Birleşmiş Milletler 13. Küresel Karbon Salımı Açığı Raporu, 2021'de Glasgow’da düzenlenen COP26'dan bu yana güncellenen ulusal taahhütlerin, tahmin edilen 2030 salımlarında küçük de olsa bir fark yarattığını ancak küresel ısınmayı 2°C'nin çok altında, tercihen 1,5° ile sınırlamaya yönelik Paris Anlaşması hedefinden çok uzakta olduğumuzu gösteriyor. Rapor, küresel felaketten kaçınmak için dünyanın karbon salımının yüzde 45 oranında azaltması gerektiğini ortaya koyuyor. Karbon emisyonu ölçüm çalışmaları, sera gazı emisyonlarının çoğunu oluşturan toplam karbondioksit emisyonlarının yaklaşık yüzde 20-30'unun uluslararası ticaretle ilişkili olduğunu göstermektedir.
Avrupa Birliği bu sorunun çözümü adına büyük bir adım attı. Yüksek karbondioksit salımı ile üretilen mallara uygulanmak üzere ithalatta “yeşil tarife” için yasa çıkardı ve bu alanda aksiyon alan ilk büyük ekonomi oldu. Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (The Carbon Border Adjustment - CBAM) olarak bilinen bu sürecin ana amacı, şirketlerin kirletici faaliyetlerini daha zayıf çevre kurallarına sahip ülkelere taşımalarını önlemek.
Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması ile, endüstrileri yeşilleştirmede başarısız olan ülkeler yeni bir yaptırımla karşı karşıya kalacak: yüksek karbonlu faaliyetlerden kar elde etmeyi umanları cezalandıracak ve onları yeşil operasyonlara yöneltecek etkili bir karbon vergisi. Sistem ilk etapta demir çelik, çimento, gübre, alüminyum, elektrik, hidrojen ve bazı kimyasallar üzerinde uygulanacak.
Avrupa Birliği parlamentosu müzakerelerine liderlik eden Çek Cumhuriyeti Sanayi ve Ticaret Bakanı Josef Síkela’ya göre Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması, AB’de iklim eylemi planının oldukça önemli bir parçası. Bu mekanizmanın, Síkela’nın belirttiğine göre, 27 AB ülkesinde geçerli olan iklim standartlarını karşılayan AB dışı işletmeler tarafından mal ithalatını teşvik etmesi planlanıyor. Bu vergilendirme, ithalatların adil bir şekilde ele alınmasını sağlayacak ve küresel ortakları AB'nin iklim çabalarına katılmaya teşvik etmeyi amaçlıyor."
CBAM’ın yürürlüğe girmesi için beklenen tarih ise 2023 yılının Ekim ayı olarak belirlendi.
Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans ise CBAM ile sanayinin birçok alanında çok ciddi ve etkili bir dönüşüm sağlanabileceği görüşünde. Timmermans, Avrupa sanayi sektöründe bütün paydaşların iş birliği yapmadığı bir senaryoda CO2 salınımlarını kontrol altına almanın ve iklim hedefleri kapsamında hatrı sayılır bir yol almanın oldukça zor olduğunun altını çiziyor.
Vergilendirme sistemini büyük bir memnuniyetle karşılayan bir diğer isim ise AB parlamentosu çevre komitesi başkanı Pascal Canfin. Bu vergilendirme karıyla Avrupa sınırları içinde hizmet veren ve karbon bedeli ödeyen şirketlerle ödemeyen yabancı şirketler arasında adil bir muamelenin sağlanacağının altını çizdi. Hem bu anlamda şirketleri korumak hem de iklim hedeflerine giden yolda daha verimli adımlar atabilmek için oldukça önemli bir adım olduğunu belirtti. Başta CBAM gereklilikleri sadece birkaç sektörde uygulanacak olsa da Canfin, AB parlamentosunun hedefinde ileriye dönük büyük adımlar olduğunu söyledi. Günümüzdeki haksız rekabeti ve korkutan karbon kaçağı miktarlarının önüne geçmek için gerekli tedbirlerin alındığının özellikle altını çizerek bu sayede kapsamlı bir yeniden yapılanma çalışmasına gerek kalmayacağını bildirdi.
Bu adım, AB iklim hedeflerini karşılamak için AB yeşil mutabakatın bir parçası olarak büyük bir itici güç olacağa benziyor. Diğer yandan, küresel bir karbon ticaret savaşında sera gazı salımlarını azaltmak için adil bir küresel çabaya doğru ilk adım olarak görülüyor.
CBAM’a ABD ve Birleşik Krallık’ın vereceği yanıt şu an için merak konusu olmakla beraber, Avrupa’nın yeni vergilendirme sisteminden en çok etkilenecek olan ülkeler yüksek ihtimalle Türkiye, Çin, Avustralya ve Hindistan gibi yüksek karbonlu ihracat endüstrilerine sahip ülkeler olacak.
Uzun yıllardır iklim ve kalkınma çalışmaları yapan ekonomist Lord Stern’in fikirleri, böylesi bir verilendirme şartının özellikle çelik üreticileri gibi yüksek karbonlu endüstriler için kabul edilmesi oldukça zorlu olsa da kesinlikle uygulanması gereken eylemler olduğu yönünde. Geleneksel çelik üretimi yüksek düzeyde fosil yakıt kullanımı gerektirdiği için oldukça yüksek karbonlu sayılan bir endüstri olmasıyla beraber, günümüzde bazı şirketler yakıt olarak elektrik ark ocakları ve hidrojen kullanımıyla “yeşil çeliğe geçiş” için geleceğe dair önemli adımlar atıyor. Bu sebeple çelik üzerindeki karbon vergileri sektördeki yeşil dönüşüm için önemli bir teşvik olacağa benziyor.
Ekonomist Stern, CBAM’ın uygulamalarının etkili bir şekilde planlanması gerektiğini belirtirken bunu yapabilmek için CBAM gerekliliklerinin tanım ve kullanım açısından oldukça anlaşılır olması gerektiğine dikkat çekiyor. Ayrıca bu gerekliliklerin özellikle çelik ve çimento gibi büyük oranda geleneksel yöntemlerle üretim yapmaya devam eden sektörlere odaklanması gerektiğini belirtiyor.
CBAM’ın, AB’nin sera gazı salımlarını 2030 yılıyla beraber 1990’daki ölçümlere kıyasla az az % 55 oranında azaltma hedefine yönelik oldukça etkili bir hamle olması bekleniyor. Bu hedeflere ilişkin yapılmış planlar daha önceleri karbon salımı yüksek ancak büyük bir ekonomiye sahip olan Çin gibi ülkelerin tepkisini çekmişti. AB’nin karbon sınırı vergi plan ve politikalarının oldukça tartışma yarattığı bu döneminde CBAM’ın büyük ekonomilerdeki ve uluslararası ticaretteki geleceği yeşil bir sektör yaratmak için belirleyici bir rol oynuyor.